Bahçeli'den, Tuncay Özkan taklidi
"Ülkücü hareketi bitirme misyonuyla hareket ediyor" komplo teorisini üretenler, iddialarının delillerini onun icraatlarından topluyor. CHP'nin bile hazırladığı raporla 'Türkiye'nin bir gerçeği' diyerek cemaatlere zeytin dalı uzattığı dönemde MHP intiharı seçiyor. Diline pelesenk ettiği 'okyanusun ötesi' ifadesi değil sadece, referandum ve Ergenekon davası süreçlerinin başından beri dozu gittikçe artan bir öfke patlaması var.
Bugün onun ağzından duyduğumuz şeyler Tuncay Özkangillerin ürettiği sloganlar. Bahçeli'nin, Tuncay Özkan'ın ağzıyla konuşarak partisini büyütmek istediğine ihtimal vermiyorum. Siyasetin kitabını kahvehanelerde yazanlara sorsanız 'intihar' tespitini paylaşır. Kendini karaya vuran balinalar gibi Bahçeli ve etrafındaki birkaç kişi anlaşılmaz biçimde siyaseten intihar ediyor. Etrafındaki birkaç kişi demişken Recai Yıldırım'dan bahsetmemek olmaz. İlk kaset skandalından sonra istifa eden 'Aileden Sorumlu' Genel Başkan Yardımcısı Recai Yıldırım geçen ay Adana'da bir televizyon konuşmasında hükümeti eleştirirken şu cümleyi kurmuştu: "Bu iktidar, birkaç tane Menzil, birkaç tane Fethullah, birkaç tane bilmem hangi cemaatin bakanlarının oluşturduğu iktidardır." Normal şartlarda o gün görevden el çektirilmesi gerekirdi. Hocaefendi Hizmeti'ne, Menzil Tarikatı'na ve bütün cemaatlere savaş açmış bir milliyetçi parti olabilir mi? Buralardan oy almayı düşünmüyorsa nereden alacak MHP? "Yozgat, Erzurum ne zaman MHP'nin kalesi oldu ki" diyerek ülkücü hareket konusunda cahilliğini gösteren yöneticilerden sonra gelinen nokta dikkat çekici. Recai Yıldırım'ın skandal kasetteki sözleri MHP yönetimindeki bir grubun zihniyetini dışa vurması açısından önemliydi. Ve taban açısından skandal görüntüler kadar rahatsız ediciydi. Sağ seçmene, millete, Hz. Osman'a ve Alevilere yapılan hakaretler siyasi skandaldı. Milletin değerlerine karşı böyle husumete, dine 'kitlelerin afyonu' diyen Marksist partilerde dahi rastlanmıyor artık.
Bahçeli, siyaset mühendislerinin hakkında verdiği siyaseten ölüm fermanına direneceğine onların işini kolaylaştırıyor. Deniz Baykal gibi sarsılmaz görünen isim direnemedi. "Önder Sav'da oyun bitmez, Kemal Kılıçdaroğlu'nu iki hamlede yere serer." diye düşünülüyordu; yerinde yeller esiyor. Mustafa Sarıgül bangır bangır geliyordu. Partinin ilan edilmesine günler kala tası tarağı bırakıp çekildi; kimse anlam veremedi. 15 tane sağ menşeli aday CHP'de listelere sokuldu; nasıl olduğu hâlâ tartışılıyor. Bahçeli, kahveye girip meydan okuyan kof kabadayı gibi. Karşısına çıkan iri kıyıma şirinlik yapıp "var mı ikimize yan bakan?" pozu veriyor. Siyaseti dizayn eden iradeye karşı çıkamadığı için cemaat karşıtlığıyla aman dilediğini sanıyor. Mühendisleri bilmem ama bu millet zor affediyor, benden söylemesi. İnanmıyorsa ANAP ve DYP'nin 2007 seçiminde yaşadıklarına baksın.
MHP, yüzde 8'lik kemik tabanının üstüne merkez sağdaki iktidardan memnuniyetsiz kitleden oy taşıyabildiği ölçüde büyüyor. Dindarlara mesafeli, cemaatlere hasmane tutum sürdüğü müddetçe oradan oy alması imkânsız. Tabanında kısmi erime de sürpriz olmaz. Kaset krizleri ve cemaatlerle yaşanan polemikler sonrasında MHP'den umudu kesenlerin bir kısmı kerhen AK Parti'ye kayar. Boşalttığı alanı ise HAS Parti doldurabilir.