Brüksel’de futbolun derin kulisinde...

Futbolda derin kulis kaynıyor: Mahmut Özgener gidici, Göksel Gümüşdağ geliyor; Guus Hiddink gidici Ertuğrul Sağlam geliyor; Başbakan’ın kardeşi Mustafa Erdoğan da bir masada...

 BRÜKSEL
Hilton’un lobisi... Ortalıkta yenecek miyiz diye dolaşan galiba bir tek ben varım.
Beni uyarıyor.
Kafalar başka yerdeymiş... Otelin lobisinde futbolun derin kulisi tam gaz faaliyete geçmiş...
Kulağıma eğiliyor:
“Maçın sonucuyla senden başka ilgilenen yok gibi. Çünkü lobinin kuytuluklarında Türk futbolu yeniden şekillendirilmek isteniyor. Mahmut Özgener, maç öncesi belli etmese de, gidiyor Federasyon Başkanlığı’ndan...”
Etrafıma bakınıyorum.
Bilmediğim bir dünya...
‘Futbol siyaseti’yle aşinalığım yok.
Yoksa gaza mı getiriliyorum?..
Belki de mesleki deformasyon, merak da etmiyor değilim futbol kulisinde ne olup bittiğini...
Ama ben yine en iyisi Belçika’yı yenecek miyiz sorusunun çengelinde dolaşayım daha iyi. Zira fazla bilmediğim bir konu.
Derine inemiyorsan fazla bulaşmayacaksın der bizim meslek büyüklerimiz, mesela Altan Öymen...
Ama bırakmıyor peşimi:
“Şu etrafta gördüklerinin çoğu kulüp başkanları. Onların etrafında müthiş bir kulis dönüyor.”
“Nedenmiş?..”
“Mahmut Başkan’ın süresi zaten doluyor. Yeniden aday olmayacak. Bence Başbakan’a da ulaştı bu vaziyet... Ama tabii Türkiye’nin 2012’de Avrupa Şampiyonası’na katılıp katılmayacağını belirleyecek son derece kritik bir maç öncesinde Mahmut Başkan haklı olarak hiç renk vermiyor.”
Soruyorum aday kim diye.
Yanıt siyaset kokuyor:
“Kendilerinden biri...”
Futbol dünyasında Ak Parti’ye yakın olan... Bildiğim bir konu değil. Ama merak da mesleki:
“Onlardan dediğin kim ki?..”
“Hasancığım” diye dalıyor:
“Göksel Gümüşdağ... İstanbul Büyükşehir Belediye Spor’un Başkanı. Aynı zamanda Kadir Topbaş’ın bu konudaki Başkan Yardımcısı...”
İstanbul Büyükşehir Belediye iyi bir takım, teknik direktörü Abdullah Avcı da başarılı bir futbol adamı... Ama Göksel Gümüşdağ’ı tanımıyorum.
Yine kulağımın dibinde:
“İş burda, Brüksel’de bağlanmaya çalışılıyor. Bak şu köşe masada oturanı görüyor musun? Elinde gözlüğüyle oynayan... Kim o biliyor musun?..”
“Hayır tanımıyorum.”
“Sen de biraz daha genişletsen şu siyaset dünyanı, biraz derine inmeye çalışsan...”
“Hadi uzatma...”
“O elinde gözlüğüyle oynayan Mustafa Erdoğan... Başbakan’ın biraderi... Galiba derin futbol kulisinde o da var.”
Sesinde alaylı titreşimler:
“Sen devam et, her rastladığına yenecek miyiz diye sormaya... Ama bil ki, derin kuliste kafalar senin bu sorunla fazla ilgili değil.”
Allah Allah!
Mahmut Başkan gidiciyse...
Guus Hiddink gidiciyse...
Bu iş nasıl olacak?
Bizim topçular da bu durumların farkındaysa, ki tersi düşünülemez, maç moralleri bundan kötü etkilenmez mi?..
Basın toplantısında, bakıyorum, Guus Hiddink’e en çok sorulan soru şaşırtıcı değil:
“Chelsea’ye gidiyor musunuz?”
Hayır gitmeyeceğim netliğinde bir yanıt çıkmıyor büyük futbol adamının ağzından...
İngiliz basınında okuduklarımı da düşününce, öyle anlaşılıyor ki, Guus Hiddink bu konuyu çok kritik bir maç öncesinde iyi yönetemedi.
Peki, Hiddink giderse kim gelir?
Yine kulağımda:
“Derin kuliste bir isim öne çıkıyor: Ertuğrul Sağlam... Bursa’yı şampiyon yapan genç hoca...”
Ben yine soruyorum:
“Yenecek miyiz?..”
Hocalarını gidici gören, kafaları daha dün biten ligin iyi kötü hatıralarıyla dolu olan ve transfer vıdı vıdılarıyla uğraşan milli topçularımız Belçika’yı yenebilecek mi?
Yenmek zorundayız!
Beraberlik işi zora sokar, yenilgi 2012 Avrupa Şampiyonası hayalini bitirir. Yani klasik deyişle ölüm kalım maçı...
Hayal kırıklığı yaşanmasın!
Biri kulağıma eğiliyor:
“Merak etme. Bizim takımın papazları vardır, mesela Emre Belözoğlu, Servet... Onlar tam maça çıkarken, bazen öyle gaz verirler ki, herkes takır takır oynar.”
Devam ediyor:
“Ayrıca biz daha iyi takımız. Teknik üstünlük bizde. Evet, Belçika genç bir ekip, yenilendi beş yıldır. Çok iyi de koşuyorlar. Ama bu arada defansları fena halde boşluklar bırakıyor. Ayrıca önemli üç sakatları var.”
Ama bizim de Real Madridli Hamit ve Nuri’yle Gökhan Gönül sakat...
Hiddink’i dinliyorum basın toplantısında, ‘anahtar maç’ deyimini kullanıyor Belçika-Türkiye milli maçı için...
Maç heyecanı yükseliyor akşama doğru, sanki ben de yeşil sahaya çıkacakmışım gibi bir ruh hali...
Hiç değişmiyorum.
* * *
Sonuç?...
Kötü oynadık. Ama evimizde 3-2 yendiğimiz Belçika’dan aldığımız beraberlik iyi sonuç. Bu 1 puanla 2012 Avrupa yolculuğu ve şansımız devam ediyor.