Sayın Can Dündar’ın geçen gün kaleme aldığı yazıyı okumuşsunuzdur. Birçok kesimce dile getirildi. Sosyal paylaşım ortamlarında oldukça destek gördü ve görmeye de devam ediyor. Sayın Dündar olaya çok güzel yaklaşmış aslında. Olayları birçok kez içerden anlatılmasını istesem de Sayın Dündar’ın bu dışardan bakış tarzı da oldukça hoş.
Birçok genç kız kendini televizyondakiler gibi görmek istiyor. Peki, daha önce bu böyle değimliydi ne oldu son yıllar da? Daha önce de televizyonlar yok muydu mankenler yok muydu ne değişti? İşte bu noktaya vurgu yapılmalı. Kendi arkadaşlarımdan örnek vereyim yine. İçeriden bakması daha doğru olabilir. Kimin annesi babası ayrı ise ya da anne babası sürekli sorun yaşıyorsa ya da gece geç saatlere kadar çalışıyorsa çocuklarını bir inceleyin. Ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız.
Belki televizyonlar, medya kuruluşları daha fazlalaştı ama olay değişmedi sonuçta. Özendirme artmış olabilir ya da dürtüleme denen olaylar artmış olabilir ama aile yapısı adam akıllı ise hiçbir şey olmaz. Eskiden yok muydu böle şeyler vardı ama aile yapıları daha güçlüydü. Sadece olayı kliplere, mankenlere atmayalım aile eğer düzgün eğitim verseydi gençlerimiz daha düzgün olacaktı.
Sayın Dündar sonunda oldukça iyi bağlamış. ‘’ Kimseyi suçlamayalım; bu tablo bizim eserimiz: İyi bir kalça sahibi olmanın, iyi bir kafa sahibi olmaktan daha fazla prim yaptığı bir ülkeden ne bekliyordunuz ki? Kafasını çalıştıranların kafasını koparırken, kalçasını çalıştıranları baş tacı eden bir toplumda nasıl çocuklara "Göğsünü değil, kütüphaneni büyüt" öğüdü verebiliriz ki? Yasak çare değil... Beyin faaliyetine itibar kazandırmaya ve öncelikler konusunda topyekün bir hesaplaşmaya ihtiyacımız var. ‘’
İşte bu noktada iş ailelere düşüyor. Eğer çocuklarına düzgün birer eğitim verselerdi bunlar olmayacaktı. Niğde Televizyonu’ndaki muhabir Sayın Sağlam’ı yazılarıma oldukça misafir ediyorum. Yine kendisini yazılarıma davet ediyorum. Muhabirimizin röportaj yaptığı gençleri bir inceleyin. Oradaki gençler öyle aman aman kıyafet meraklısı değil ya da kendilerini kıyafetleriyle kabul ettirmeye çalışmıyorlar. İstanbul olsa hele hele Nişantaşı, Bağdat Caddesi gibi yerler olsa bu savla birlikte gideriz ama Anadolu’muzun bir şehri Niğde orası. Burada röportaj yapılan gençlerin de bir farkı yok maalesef kafaların içi boş.
Lakin onların suçu yok ki sistemin suçu var. Onlar ezberle geç mantığını benimsemişler. Üç beş soru ezberliyorlar bir yerlere geliyorlar sonra da adam olduk zannediyorlar. Başka yerdekilerde orasını burasını açınca iki üç kişi bakınca kendilerini adam zannediyorlar. Gidişat aynı yollar farklı olsa da. Eğer bir şeyler yapılması gerekiyor ise sil baştan yapılması lazım. Eğitim sisteminden tutunda, televizyonların kurallarına onlara bunlara kadar her şey oturulup ayarlanmalı. Aile eğitimi çok iyi verilmeli. Aileler çok iyi bilinçlendirilmeli. Belki çalışma saatleri gibi faktörler değiştirilemez ama çocuğa verilen emek ayarlanmalı. Bakamayacaksanız çocuk doğurmayacaksınız.
Tamam, Sayın Başbakan üç çocuk yapın dedi ama nüfusumuzun azalmaması için sonuçta nüfus etkin bir güçtür ama bakamayacağın çocuğu da yapma arkadaş. Sonra ne oluyor görüyoruz işte. Önceden kimse sesini çıkarmıyor diye kızarken Sayın Dündar’ın bu yazısından sonra çözüme yavaş yavaş ulaşacağımız kanaatim tekrar oluşmaya başladı.