Haliç'te bir akşamüstü
Yok canım ödül filan alıp verdiğim yok benim. O konu ile hiç ilgilenmedim bile... Kazananlara ödülleri helal olsun. Gördüğüm kadarı ile ödülünü havaya kaldıranların hepsi hak etmiş kişilerdi. Bu yıl benim şansıma, "O bizim arkadaşımız, bizim dizi, bizim şarkıcı" gibi düşünceler itibar görmemiş. İnşallah hep böyle devam eder.
Ben kendi adıma konuşuyorum. Daha açıkçası, "İyi ki çağırmışlar, iyi ki gitmişim" diyorum. Bunları sizinle paylaşacağım şimdi.
Önce cehaletimi bağışlayın, yaklaşık 5 yıldır oralara gitmemiştim. Kasımpaşa ve karşısında Unkapanı'ndan öte yani... Sütlüce, Kâğıthane, Alibeyköy, Eyüp, Balat, Fener gibi tarihi semtlerin son durumlarını bilmiyordum. Çok şey değiştiğini, yapıldığını biliyordum ama... Gözlerinle görmek, yaşamak başka şey. Radyodaki işim erken bitti. Muhteşem hale gelen Haliç Kongre Merkezi'ndeki ödül töreni için daha üç saat vardı. Yollarda trafik açık. Dolmabahçe'den Beşiktaş İnönü Stadı'nın hemen yanındaki tünele daldım. O ne müthiş tünel, o ne güzel ve temiz yol. Çağdaş kelimesi var ya işte o tünel için geçerlidir. Ülkemle, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile mühendisim, işçimle gurur duydum. Sanki Kâğıthane'de değil de İtalya-Fransa arasında Alp Dağları'ndasın. İnanın o tünel ve yol ancak Fransa'da vardır. Haliç'in çevresini görünce şoke oldum. Sadece Sütlüce civarında o eski evler kalmış. Ama onlar da yıkmadan restore edilse çok daha iyi olur. Kendine özgü duruşu var. Eski İstanbul'u hatırlatıyorlar. Zaten görüntüyü bozan yüksek duvarlar devletin malı... Başkan Kadir Topbaş'ın şimdi yapacağı tek şey kaldı. Deniz kenarına belli aralıklarla marinalar, özel iskeleler yaptırmak. Herkes bir tekne sahibi olsun. Haliç'te teknesinde yaşasın. Süleymaniye Camii'nin üzerinde güneşin batışını izlesin. Veya Piyer Loti'ye doğru tepelere baksın. Araba ile dolaşırken, nerede fotoğraf çekeceğimi saptadım. Haliç'i ilk fırsatta yürüyerek, boynumda fotoğraf makinemle dolaşacağım.
Dönelim Altın Kelebek'e... Törenden önce uzun zamandır görmediğim pek çok arkadaşımla karşılaştım. Bir zamanların efsane orkestrası Ritm 68'in şefi Rıza Silahlıpoda'yı nerede görebilirdim? Ünal Uzun ağabeyim ile nostalji yaptım. TRT'nin yaşayan efsaneleri Halit Kıvanç, Erkan Yolaç, Faruk Bayhan, Namık Kasapbaşı, Ahmet Çelenk, İzzet Öz'ü görünce tabii ki çok sevinip, duygulandım. En az 35 yıllık arkadaşlıklar, kolay mı? Aynı şeklide Derya Baykal, Selçuk Özer, Ahmet San, Can Tanrıyar gibi çok sevdiğim kardeşlerimle konuştum, şakalaştım. Genç kuşağın star sanatçısı olarak sadece Petek Dinçöz ile sohbet ettim. Gecenin en güzel iki kızı da bana göre tartışmasız Derya Baykal'ın iki kızı idi. Dizi oyuncularına her bakımdan fark atıyordu iki kardeş. Eski şarkıcılarımız galiba dün akşam evde çamaşır yıkamaya kalktılar. Belki de ben görmedim, günahlarını almayayım.
Özetle 38. Altın Kelebek Ödül Gecesi'ne iyi ki gittim. Avrupa'ya dönen Haliç kıyılarını gördüm ve hayran kaldım. Ve çok sevdiğim eski arkadaşlarımı görüp yanaklarından öptüm. Haa bu arada dizilerde oynayan pek çok genç ve güzel kızı da yakından ilk kez gördüm. Çok havalı giyinmişlerdi. Çoğu etek giymeyi unutmuştu. Başımı öne eğdim, sadece arkadaşlarıma baktım. Ayyy burnum uzamaya başladı galiba...