Hilalin içinden uluyan bozkurtla...
BRÜKSEL
Bayrak kırmızısı bir zemin üstünde beyaz hilalin içinden başını gökyüzüne kaldırmış uluyan siyah bir bozkurt...
Bizdeki Ülkücüler’in kırk yıllık flamasını arabanın torpido gözünden çıkarıp dikiz aynasına asıyor.
Aynadan da bana göz kırpıyor:
“Abicim, ben Türk oğlu Türk’üm!”
Of’lu bir genç adam.
Kırk yaşlarında.
Karadeniz şivesinin hakkını vererek öylesine çak çak konuşuyor ki, bazen gülmemek için kendimi zor tutuyorum.
İnşaat işinde çalışıyormuş.
Önde oturan genç arkadaşının memleketi Denizli. Otuz yaşlarında, market işi yapıyor.
Doğma büyüme Brüksel’li.
Baba işçi olarak gelmiş, şimdi kahvehane işletiyormuş Türk mahallesinde...
Of’lu politik takılıyor:
“Abicim ben bu Kürtleri adam yerine koymam, sevmem.”
Of’lunun eşi Romen.
Romanya’nın Karadeniz kıyısındaki Köstence şehrinde yaşarken tanışmış ve daha yeni evlenmiş...
Romenleri seviyor.
Ama Romanlar’dan hazzetmiyor:
“Çingeneler yaramaz abicim.”
Bir abileri varmış Köstence’de.
O da ‘Türk oğlu Türk’müş.
O abinin örgütçülüğü sayesinde bir ara Türkiye’den sızmaya, Köstence’de iş tutmaya çalışan Kürtlerinasıl defettiklerini, ‘kahramanlıkları’nı ballandıra ballandıra anlatıyor.
Kürt olduklarını nasıl anlayacağız diye soran Romen polisine o abi akıl veriyormuş:
“Bakın pasaportlarının arkasına, doğum yerine. Diyarbakır, Hakkari, Lice falan yazıyorsa Kürt’tür.”
O abileri, ‘sıkı’ bir abiymiş!
Romen polisine yardımcı olurken, “Verin şu Kürtlerin bir kaçını da onların kulaklarını keseyim”dermiş şakayla karışık...
Of’lu ‘Türk oğlu Türk’ gülüyor.
Dinliyorum.
Romen eşi öğretmenmiş. Köstence’de Fettullah Cemaati’nin okulunda çalışmış, iyi de para kazanmış, çok iyi de okulmuş...
Denizli’li genç bana dönüyor:
“Ama biz Fethullahçılar’dan hoşlanmayız.”
Denizli’li de konuşkan.
Fas’lı kızlardan hoşlanıyor.
“Tatilde Fas’a, Marakeş’e gittim sırf onlar için, Allah inandırsın, çok hoş kızları var” diyor, hafiften isterik bir kahkaha atarak...
“Bak, arkadaşın Romen kız almış, sen de bir Fas’lıyla evlen o zaman...”
“Vallahi düşünüyorum abi.”
Belçika-Türkiye maçına bilet kalmamış, dertleri bu. “Abicim, sen gazetecisin, ancak sen halledersin bunu” diyor Of’lu...
Benim gideceğim adresi arabadaki navigasyona yüklediler ama bir türlü bulamıyorlar.
Daralmaya başladım.
O sabah Brüksel havalimanında başımdan geçen tatsız olayı anlatıyorum onlara.
Benim bir sözümü ya da tipimi beğenmeyen pasaport polisi kadının beni nasıl cezaya koyduğunu...
Bir saat boyunca beni nasıl göz hapsinde tuttuğunu, sonra da nasıl ekstra sorgudan geçirttiğini...
En olmadık sorularla biraz canımı nasıl sıktıklarını falan...
Of’lunun tepkisi:
“O kadın mutlaka Flaman’dır!”
“Flamansa n’olacak?”
Araba akşam yemeğini yiyeceğim lokantanın önüne yanaşırken, Kürtleri adamdan saymayan Of’lu ‘Türk oğlu Türk’ün son sözü ‘insanlık halleri’ni anlatıyor::
“ Flamanlar ırkçıdırlar ırkçı...”
İyi pazarlar!