İmam hatipli çocuklara vahşi saldırı


Cizre'de imam hatip lisesinde okuyan çocukların kaldığı yurda yapılan molotoflu saldırı, terörün vahşi yüzünü bir kez daha gösterdi.

Kapalı mekânlara molotof atmak, öfke ve birbirini doğuran şiddet gibi ifadelerle geçiştirilemez. Bu şiddetin bile çok ötesinde düpedüz vahşet. Sırtına isabet eden şişeyle alevler içinde kalan çocuğun görüntüsü PKK/KCK terörünün geldiği noktayı gösteriyor. KCK'yı PKK'nın siyasallaşması zannedenlerin yanılgısı da burada. KCK bir siyasallaşma projesi değil, terörü kırdan kente taşıma girişimi. En somut halini 12 Eylül referandumunda yaşadık. İnsanlar en demokratik haklarını kullanıp sandığa gidemedi. Halkın iradesine silahla ipotek koymayı 'barış ve demokrasi'yle bağdaştırmak için iki kavramdan da nasipsiz olmak gerekiyor.

PKK/KCK dağdan ovaya indikçe din realitesiyle yüzleşmek zorunda kaldı. Kardeş kavgasının fitilini bir türlü yakamayışlarının önemli sebeplerinden biri din. PKK, amaçlarına ulaşabilmek adına din engelini iki yolla aşmaya çalışıyor. Birincisi tehditlerle sindirmek, sindiremediklerini cinayetle ortadan kaldırmak. Hakkarili imam Aziz Tan örneğinde olduğu gibi; imam hatipli çocuklara yönelik saldırı da aynı zihniyetin yansıması. İkincisi ise yeni bir din ortaya çıkarmak. Sokaklarda kılınan alternatif cuma namazlarıyla başlayan sürecin hedefi, 'Kürt İslam'ı oluşturmak. Ulus devletin 'Türk İslam'ı oluşturma çabalarına tıpatıp benzeyen şeyler yapıyorlar. Dindar Türkler bu girişimi tarihin çöplüğüne gönderdiği gibi Kürtler de aynı şeyi başaracaktır. Zaten o endişe PKK'yı imam öldürmeye, imam hatipli çocukları yakmaya sevk ediyor. Kürt İslam'ının tesisi çok kolay olmayacak. Türk İslam'ı projesinin daha iyi şartlarda denenmesine rağmen tutmamış olması önemli. Taklidinin de netice elde edemeyeceğini söyleyebiliriz. Ayrıca Kürtler daha dindar ve onları ikna etmek daha zor. Dindarlık, hem mensubu oldukları Şafii mezhebinin hem de her şeye rağmen bölgede hayatiyetini sürdürebilen medrese ve dergâhların tabii sonucu.

Alternatif cuma 'eylem'lerinin çelişkili yanı camilerde Diyanet görevlisi olarak çalışıp emekliye ayrılmış kişilerin kullanılması. "Onlar camilerde görev yaparken 'devletin ajanı' olmuyorlar mıydı?" sorusunun cevabı yok. "Emekli maaşları onları ajan haline getirmiyor mu?" sorusu da öyle. Diyanet, Kürtçe hutbenin önündeki anlamsız engeli kaldırdı. Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, Diyarbakır'da Kürtçe mevlidi bizzat okudu. Yine de mızıkçı çocuklar gibi "olsun Diyanet'in okuduğunu kabul etmiyoruz, kendimiz okuyacağız" diyorlar.

Terör her geçen gün artan dozlarda Kürt halkına yöneliyor. Diyarbakır'da dershane önünde patlayan bombada hayatını kaybeden çocuklar, PKK'yı zor durumda bıraktı. Batman'da mayın tuzağı sonucu Özdemirler'in üç ferdi ve bir avukatın ölümünü izah edemediler. Apar topar iki militanı günah keçisi ilan edip yargılamaları inandırıcı değildi. Urfa'da evine molotof atılan inşaat işçisi babanın isyanına da cevap veremediler. Cizre'deki çocukları yakma girişimi de kara bir leke olarak alınlarına kazınacak. İşin kötüsü, Kürtlerin temsilcisi olma iddiasındaki siyasiler ve onlara destek veren bazı liberal yazarlar tam siper suskunluk içinde. Yüksek Seçim Kurulu'nun bağımsız adaylara vetosunu, onlara oy vermeyecek kesimlerin sivil tepkisi geri çevirmişti. PKK/KCK'nın çocuk yakma girişimine niye aynı tepki verilmiyor? Yaşama hakkı, seçme ve seçilme hakkından daha mı önemsiz!