Silah ve şiddetle Kürt kimliği!
Gidin askere sorun: Kürt meselesinde silah artık çare mi diye... Elde silah dağda hâlâ PKK’yı kovalayarak bu mesele biter mi diye...
Yanıt hayır çıkar.
Gidin Kandil’e sorun:
Silah ve şiddetin kullanım süresi doldu mu diye... Silahlı mücadelede artık yolun sonuna gelindi mi diye...
Yanıt evet çıkar.
Gidin hükümete sorun:
Devletin bunca yıldır güvenlik politikalarını öne çıkaran ‘sopa’ politikaları devam etsin mi diye...
Yanıt hayır çıkar.
Gidin İmralı’ya sorun:
Silahlı mücadele devam etsin mi diye...
Yanıt hayır çıkar.
Bir ‘mutabakat’tan söz ediyorum.
Elbette genel bir mutabakat...
Özeti şu:
‘Silah’ın kullanım süresi doldu.
Ama bir mutabakat daha var.
Bu da ‘kimlik’le ilgili.
Gidin askere, Ankara’ya sorun:
Cumhuriyet’in kuruluşundan beri reddedilen Kürt kimliği yok oldu mu diye...
Yanıt evet çıkabilir mi?..
Aynı soruyu kime isterseniz sorabilirsiniz. Ama aklı başında hiç kimse bugün artık Kürt kimliğini reddedemez, inkar edemez.
Şimdi iki genel mutabakat var.
İlki, ‘silah ve şiddet’in devrini doldurmuş olması... Diğeri, ‘Kürt kimliği’nin tanınmış olması...
Bu iki genel mutabakat noktasına kolay gelmedi Türkiye. Çok acı çekti. Oluk gibi kan ve gözyaşı aktı.
Ülkenin kalkınmasına, refahına yatırılacak kaynaklar, silaha ve savaşa harcandı. Türkiye yalnız kalkınma değil, demokrasi ve hukuk yolunda da fena halde tökezledi.
Ne yazık ki, böylesine korkunç bir bedel ödeyerek gelindi, bu iki genel mutabakata:
Silahlara veda!
Kimliğe saygı!
Önümüzdeki dönemde barış ancak bu iki ayağın üstünde kurulabilir.
Ayrıca bu bir başlangıç noktasıdır.
Geçmişte yaşanmış olan acıların getirdiği olgunluk, eğer liderlik ve devlet adamlığıyla birleşebilirse, Türkiye’de de barış ve huzurun temelleri sağlam atılabilir.
Güney Afrika’da böyle oldu.
İrlanda sorununda böyle oldu.
İspanya’da böyle oldu.
Liderler kararlı davrandı, devlet adamlığı devreye girdi ve taraflar, mazide yaşanmış acıların esiri olmadılar.
Önce silahlar sustu.
Parmaklar tetikten çekildi.
Zamana şans tanındı.
Sabırla davranıldı.
Gizli ve açık her türlü diplomasiden yararlanıldı.
Ve uzlaşma fikri hiç unutulmadı.
Soruyorum, bizde neden olmasın?
Yeterince acı çektik çünkü...
İktidarıyla muhalefetiyle siyaset kurumunda olumlu bir havanın uç verdiği söylenebilir.
Artık Baykal sahnede yok.
Erdoğan’la Kılıçdaroğlu uzlaşabilir.
İmralı’yla Kandil sinyalleri de iyi.
36 milletvekiliyle ve büyük bir seçim başarısıyla Meclis’e gelmekte olan BDP’nin barış yolunda -yemin gibi- krizlere yol açacağını sanmıyorum.
Uzun lafın kısası:
12 Haziran sonrası barış açısından hayati önem taşıyan yeni anayasa yolunda Türkiye eğer yol alabilecekse, silah ve kimlik konusundaki bu iki genel mutabakat, yolculuğu hakikaten kolaylaştırabilir.
Son söz Bacon’dan:
Yeni çareler bulamayanlar, yeni kötülükler beklesin.
Seçim notlarının yedincisi yarın.