Türk Gençliği

Atatürk’ün o sesiyle haykırışını herkes bilir. ‘’ Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir. ‘’ Biz bu sözle büyüdük, yetiştik ve gerisini biz tamamladık ve  ‘’Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi, vazifen; Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!’’diyerek bitirdik.

 

Çoğu okulda Gençliğe Hitabe ezberletilir. Benim okulumda bunlardan biriydi lakin biz ezberlemekle kalmadık sindirdik tabir yerindeyse. Bunu şöyle anlatayım. Liseden sonra her birimiz farklı farklı okullara dağıldık. Her birimiz yurdun bir köşesinde bir üniversite de şu an. Konuşuyoruz sürekli ve görüyoruz ki çoğu genç bu hitabeyi sadece ezberlemiş. Lise ortamı çok farklıdır üniversite ortamı çok farklıdır. Bunu çoğu genç göremez. Üniversiteyi de başlarda hatta daha sonrasında da lise gibi zanneder. Özellikle özel okullarda bu manzarayı çok görürüz. Dershaneler saolsun daha doğrusu eğitim sistemimiz saolsun rezalet bir durum ortaya çıkıyor.

 

Lisedeyken şıklar arasında bocalayan gençlik üniversiteye geldiğinde şaşkın balığa dönüşüyor. Zaten boş bir gençliğe sahipken üniversite de bu boş gençlik hareket haline dönüşüyor. Özellikle özel okullarda görülen bu durum ne yazık ki ülkenin geleceğini oluşturuyor. X üniversitesinden bir şekilde mezun olmak zor değildir lakin faydalı bir gençlik olmak sorundur. Lisedeyken psikolojisi alt üst olan gençlik üniversiteye geldiğinde kendini özgürlüğüne kavuştuğunu sanarak olur olmadık işlere ve hatalara kalkışıyor. Diyeceksiniz ki hiç mi adam akıllıları yok tabi ki de var lakin onlar artık azınlıkta.

 

Eskiden üniversite bir medeniyet kapısıydı. İnsanlar vizyonlarını geliştirmeye gelirlerdi yine de öyle bir bakış var ama önemli olan ondan sonrası. Hatta İstanbul Üniversitesi’nin o meşhur kapısı bir semboldü şimdilerde ise gerçekten öyle mi?

 

Devlet üniversiteleri gerçekten düzgün eğitim verebiliyor mu? Özel üniversiteler sadece para tuzağı mı yoksa eğitim kurumları mı gerçekten? Bu soruların cevapları teoride verilebilir ama gerçek cevapları nedir?

 

Ya da daha da aşağıya inersek liselerde gerçekten eğitim verilebiliyor mu? Dershaneler niye var? Niye hem okula hem dershaneye hatta üzerine bir de özel derse gitmek zorunda kalıyor öğrenciler? Kitap okumak yerine niçin test çözmek zorunda bırakıyor? Kitap okuyan öğrencilere bazı hocalar neden kitap okuyacağınıza test çözün diyorlar? İşte eğitim sistemimizin bittiği noktadır bu söz. Kitap okumayın test çözün. Daha sonra bu sözün zararlarını çok görüyoruz. Gencecik beyinler bilgiye aç iken biz onlara ezberleme mantığını öğretirsek olacağı budur.

 

Devlet okullarında 600 kişi arasındaki o insana sıradan bir insan gibi davranırsak ya da özel okulları dershane mantığı gibi dershaneleri de para tuzağı yaparsak istediğimiz kadar Gençliğe Hitabeyi her sınıfa asalım boşunadır. Önemli olan o hitabeyi oraya asmak değil ya da hitabeyi gençlere ezberletmek değil amaç oradaki her cümleyi sindirebilmek, uygulayabilmek. Bu ülkeye yakışır Atatürk’e yakışır bir gençlik yetiştirmek ama nerde ya asmış olmuş olmak için asarız ya da ezberletmiş olmuş için ezberletiriz.

 

Sonra gençlik niye böyle? Daha adam akıllı bir eğitim sistemini kurmadan bunu demeye kimsenin hakkı yok çünkü gençleri bu noktaya getiren eğitim sistemidir. Eğitim sisteminin kötülüğü gençleri bu noktaya getirmiştir.

 

Evet, Türk Gençliği iş başa düştü. Bu sisteme inat bilinçlenmenin bu sisteme inat güçlenmenin vakti çoktan geldi de geçiyor.