CHP, kendini hapsettiği kapandan çıkmak için çabaladıkça kapıya bir asma kilit daha vuruyor. 'Geliyorum' diyen krize hazırlıksız yakalandı, CHP.

Kararsızlık ve bir ileri bir geri manevra Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu'nun mümeyyiz vasfı haline geliyor. Kendini partinin başına getirenlere diyet borcu varmış gibi izahı zor teslimiyetçi tavırlar içinde. Ergenekon sanıklarını aday göstermesinin makul sebebi bulunamamışken, şimdi de onlar uğruna Meclis'i kilitlemeye kalkışıyor. Ama belli ki rehberleri anayasa ve içtüzüğü çok iyi bilmiyor. Eski AİHM yargıcı ve yeni milletvekili Rıza Türmen, yemin etmeden de yasama faaliyetlerine katılabileceklerini ileri sürdü. Halbuki Anayasa 81. maddede "Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, göreve başlarken aşağıdaki şekilde ant içerler" diye başlıyor. Ant içmeyenin göreve başlamış olmayacağını anlamak için hukuk değil, Türkçe bilmek yeterli. Anayasa'nın 90. maddesine atıf yaparak mahkemelerin iç mevzuat yerine üst norm olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni uygulamasını istiyorlar. AİHS, yargıdan önce yasama organını bağlıyor. Sözleşmeye aykırı maddeler varsa parlamentonun düzeltmesi gerekiyor. CHP şunu söylüyor: "Bizimkiler söz konusu olunca AİHS'yi uygulayın, normal vatandaşlara yargıçlar nasıl biliyorsa öyle yapsın." CHP yönetimi "AK Parti, komisyonları ve Başkanlık Divanı'nı kurup Meclis'i çalıştıramaz" diyordu. Bu bilgi de yanlış çıktı. Toplantı ve karar yeter sayısı sağlandıktan sonra Meclis her türlü yasama faaliyetini icraya devam eder. Ayrıca parlamentonun öncelikli işi organlarını oluşturmak, bunu sağlamadan, CHP'nin bir isteyip bir vazgeçtiği kanuni düzenlemeyi de gerçekleştiremez. Oktay Ekşi kanun teklifi verirse yasalaşması ancak ilgili komisyonları çalıştırmakla mümkün. Unutmadan birileri CHP'ye kanun önünde eşitlik ilkesini de hatırlatmalı. Seçilmiş zaman aralıkları veya imtiyazlı kişiler hakkında kanun çıkarılamıyor. Mehmet Haberal'ı kurtarmak üzere çıkarılan kanundan aynı davadan yargılanan Alparslan Arslan'ın da yararlanması kaçınılmaz. Arslan da henüz hakkındaki hüküm kesinleşmediğinden masuniyet karinesinden yararlanabilir. Hem örgütün yöneticisi değil basit bir tetikçi olduğu için hukuken daha kabul edilebilir bir örnek.

CHP ve Kemal Bey'in tavrı ile ilgili görüş açıklamak için 'an itibarıyla' şerhi düşmeden konuşmak yanıltıcı oluyor. Siz fikir beyan ettiğiniz anda CHP'nin durduğu nokta değişmiş oluyor. CHP, kanun değişikliği talep ediyor mu? Belli değil. Yeminli tek vekili Oktay Ekşi eliyle kanun telifi verecek mi? Rivayet muhtelif. Başbakan'ın yargıçlara telkinde bulunmasını istiyorlar mı? Emin değiller. Önce konuşup sonra düşünüyorlar gibi görüntü veriyorlar. Sözlerini hayata geçirecekleri adımları atmak şöyle dursun arkasında dahi duramıyorlar. Bence Kemal Bey, Rıza Türmen, İsa Gök (belli olmuyor ama kendisi baro başkanlığından gelme bir avukattır) ve Süheyl Batum'un ağzını bantlayıp dışarıdan rastgele bir ceza bir de anayasa hukukçusu çağırsın. Onlardan danışmanlık hizmeti alsın. Sevabına, vatani görev bilip bu işi yapabilecek çok kişi bulacaklarını biliyorum. CHP'yi düştüğü ve çırpındıkça battığı girdaptan kurtarmanın demokrasiye hizmet olacağını düşünüyorum. Aksi halde 'bir varmış bir yokmuş' diye diye Kemal Bey'i masal kahramanı sanmaya başlayacağız. Kamuoyunu rahatlatacak bir teklifim var. CHP'lilerle mülakatları tiyatrocu Kenan Işık yapsın. Kim 500 Milyar İster yarışmasından alışıktır; her cümlenin arkasından 'emin misiniz? Son kararınız mı?' şeklinde sorar. Hem daha eğlenceli olur hem de daha kesine yakın bilgi ediniriz.