Değil yazmak, okumaya bile tahammül edemiyorum. Hülya Avşar, eski kocası Kaya Çilingiroğlu'nun yeni eşi Feraye Hanım'ın yüzüne bakmamış.
Vay anasını sayın seyirciler. Hülya'nın asaletine bak...
Sezen Aksu, İstanbul'da telefoncuların konserinde çok duygulanmış. 'Yine beni şaşırttınız' demiş. Çünkü telefon şirketinin konserine gelen herkesin elinde 'Öptüm' yazan afişler varmış. Kapıdan girenlere bedava dağıtıldı herhalde. Nasıl olsa parası vatandaşın cebinden bir şekilde çekip alınıyor. Ama gözden kaçan bir acı gerçek var. Tam bu konserin olduğu gün, Silivri'deki özel mahkemede Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği'nin yönetim kurulu üyeleri 8 saat hâkim karşısında hesap verdi. Hani Sezen Aksu'nun Güneydoğu'daki Kardelen Konserleri'ne yardım ettikleri için. Suçları köylü kızlarını Atatürkçü yapmak... Sezen Hanım konuk olarak tribünde olamaz mıydı? Konser paraları da açıklanmadı. Sanki vatan millet için havalarında...
Her neyse... Ajda Pekkan Hanım bazen müziği bırakmayı düşünüyormuş. Olmaz böyle şey. İnanamıyorum. Ajda daha 80 yaşına bile gelmedi. Onu izlemeden nasıl yaşarız? Bu dünya çekilmez olur. Hem servetini kime bırakacağını bile açıklamadı. Kaç hayır kurumu heyecanla bu açıklamayı bekliyor. Ben onun yerinde olsam, ev ve arsalarımı satar, altın alırım. Ölünce bu altınlarla birlikte gömülmeyi vasiyet ederim. Kemiklerim ile altınlarım sarılıp yatarlar. Biricik Ajda'nın Mısır Kraliçesi Cleopatra'dan neyi eksik.
Çok iyi biliyorum kim ne yaparsa yapsın, kimsenin umurunda değiller. Seda Sayan isterse aynı anda beş genç koca birden alsın, Sibel Can bir gün içinde 25 kilo verip manken gibi olsun, Ebru Gündeş erkek çocuk doğurup üç çocuk annesi olsun falan filan... Pek çok kişinin benim gibi düşündüğünü ve yaptığını biliyorum. Televizyonlarından 'şeş' kelimesini sildi. Yani TRT'nin Kürtçe kanalı iptal edildi. En anlayışlı, sabırlı, mantıklı vatandaş bile tahammül edemez hale geldi. Dün İstanbul'un en sosyetik semti Kadıköy'ün ünlü Bağdat Caddesi'nde olmanızı isterdim. Ellerinde Türk bayrağı ile 'Şehitler ölmez vatan bölünmez' diye bağıran kızları görmeliydiniz. Hepsi mankenlerden daha güzel. Aralarında dört, beş de TV spikeri vardı. Mini etek veya şortlarının üzerine ay yıldızlı tişört giymişlerdi. Öyle asil yürüyorlardı ki... Ellerine bir makineli tüfek verip 'Hadi doğru Güneydoğu dağlarına' deseniz, inanın hiç düşünmeden giderlerdi. Canlarım benim. İşte vatan sevgisi bu, Türk kızı bu. Gereğinde vatanı için seve seve ölür.
Tarkan'ın durumuna gerçekten çok üzüldüm. Boynuna poşu takmış, on binlerce Diyarbakırlı'nın karşısına çıkmış. O şimdi dillerden düşmeyen şarkısı Adımı Kalbine Yaz'ı değiştirip 'Diyarbakır'ı Kalbime Yaz' diye söylemiş. Tam bir gün sonra da Diyarbakır'da Mehmetçik yemek yerken kurşun yağmuruna tutulmuş. 13 Mehmetçik şehit olmuş. Tarkan'ın Trabzon'da konseri yarıda kesmesinden daha normal ne olabilir? Şehit haberi gelince yüzü morarmış, herhalde bir gün önceki Diyarbakır konserini anımsamış. Aşık Veysel'in Uzun İnce Bir Yoldayım türküsünü söyleyip 45 bin Trabzonlu'ya veda etmiş. Kimse 'nereye' diye sormamış. Tam tersi çılgınca alkışlamış. Tarkan şimdi daha çok seviliyor. Şimdi gerçek Türk sanatçısı oldu.
Yarın bu konuya devam edeceğim. Birilerine haddini bildirmezsem çıldırırım...