12 Haziran seçimleri siyasî tarihimize derin izler bırakacak. Seçmenin mesajını her parti doğru okumalı ve bunu en başta kendisi için yapmalı. Kabahat samur kürk olsa kimse üzerine almıyor. Öyle olunca halkın aptallığından girip, oyunu satıyordan çıkan mazeretler silsilesi inandırıcı gelmiyor. Gözünü kapatıp kendine gece yapana da faydası dokunmuyor.

Kazananlar da en az kaybedenler kadar ciddiyetle bu analizi yapmalı. AK Parti çok az partiye nasip olan bir başarının sahibi. Milli Görüş geleneğinin hatalarından ders alarak bugünlere geldi. Kendi yanlışlarında da çoğunlukla ısrar etmiyor. Sonucu belirleyen merkez seçmenin holiganist tarafgirlik içinde olmadığının farkında. Yerel seçimlerde yaşadığı oy kaybını ve bir zamanların efsane partilerinin düştüğü durumu görüyor. Seçmenle arasında sağlam iletişim kanalları kurmuş durumda. Kitle partisi ne kadar yapabilirse o kadar sosyolojik taban buldu ve parti aidiyeti tesis edebildi. Muhaliflerinin mağduriyet edebiyatı ya da oy satın alma safsatasını bırakıp ciddi tahliller yapması gerekiyor. AK Parti ise yüzde 50'de sivil anayasa talebinin lokomotif olduğunu unutmamalı. Üçüncü kez iktidara gelmesine kesin gözüyle bakılan partinin bu orana ulaşması çok kolay değil. Gayri memnunların bağrına taş basması ve teşkilatların rehavete girmemesini ancak böyle bir motivasyon sağlayabilirdi. İktidarın yıpratıcılığı ve talepleri karşılanamayan kitlelerin ortaya çıkması kaçınılmaz. Her şeye rağmen eskiyi muhafaza ederken 5 milyon yeni seçmen kazanmak önemli. Zira gayri memnunlar, en azından 'nasıl olsa kazanıyor' deyip sandığa gitmemeyi ve böylece mesaj verip kulak çekmeyi düşünebiliyor. Anayasa motivasyonu ve içinden geçtiğimiz demokratikleşme süreci, iktidarın yıpratıcılığından gelmesi muhtemel kayıpları telafi ediyor. Darbe davalarının sanıklarını aday gösteren MHP ve CHP, Başbakan Tayyip Erdoğan'a yüzde 50'yi altın tepside sundu. Darbelerden çok çeken muhafazakâr kitle için AK Parti bir anlamda mecburi istikamet haline geldi. CHP seçmeni Ergenekon sanıklarını fazla sorun etmeyebilir; MHP de bir şekilde izah edebilir. Ama bu tercih merkezdeki büyük kitlenin AK Parti'ye yüklenmesi sonucunu doğruyor. Demokrat Parti ve Genç Parti'nin geçen seçimde aldığı yüzde 9 oy serbest kalmıştı. Buradan oy alabilecek MHP eli boş döndü. Aynı şekilde AK Parti tabanından ve açığa çıkan sağ oylardan pay alması beklenen SP ve HAS Parti çok düşük oy oranına mahkûm edildi. Bu gelişmeleri tetikleyen birinci saik, demokratikleşme mücadelesinin sekteye uğrayacağı endişesi. MHP, Engin Alan'ı liste başı yaparak yarıştan zaten çekilmişti. SP, Ergenekon'la ilgili kafası karışık imajı veriyor. HAS Parti de bu mücadeleyi etkin biçimde verebileceği ve bunun için gerekli güce ulaşabileceği intibaı oluşturamadı.

Muhalefetin ciddi bir alternatif üretememesi AK Parti'nin hem avantajı hem de şanssızlığı. Kolay seçim kazanıyor ama rekabetin sağlayacağı ivmeden mahrum kalıyor. AK Parti'nin karşıtını oluşturması beklenen CHP, ideolojik çeperini kırma girişimlerini ikna edici hale getiremedi. Kemal Kılıçdaroğlu'nun sadece aile sigortasıyla bahar gelmeyeceğini anlaması gerekiyor. AK Parti'nin alternatifi haline gelme potansiyeli taşıyan HAS Parti ise seçimlere hazırlıksız yakalandı. Ben olsam bu seçimi pas geçerdim. Ağır yenilginin psikolojik travmasını atlatmak zor olacak. Ayrıca hedef kitlesini netleştirmesi lazım. AK Parti'yi kötüleyerek değil kendisinin daha iyi olduğunu anlatarak oradan oy koparabilir. Büyük dilimden oy alamazsa zaten var olması mümkün değil.