Kürtler ne zaman ağızlarını açsalar, yönetim ağırlıklı Türklerin egemen korosu şiddetle uyarıyor:

-Bölücülük yapma!

Kürtçe “merhaba” bile bu kapsam içinde kabul edildi, yıllar yılı…

Oysa işgal güçlerine karşı omuz omuza savaşırken 1920’lerde her şey ne kadar güzeldi. İlk Meclis’in Kürt milletvekilleri Kürtlerin yaşadıkları şehirlerden geldikleri için onların Ankara’daki adları şöyleydi:

-Kürdistan mebusları!

Ülke İngiltere, Fransa, İtalya, Yunanistan tarafından bölünüp parçalandığı için Kürtlerin Kürdistan’dan gelmiş olmaları “bölücülük” olmuyordu.

Sonra işgalciler geldikleri gibi gittiler. Misakı Milli sınırları oluşturuldu. Bu sınırlar içinde kalanların hepsi bir anda Türk oluverdi.

Kürtlere de bir “kıyak” yapıldı:

-Artık siz de Türksünüz!

-Babo vallah billah biz Kürt’üz!

-…….???

O tarihten sonra Kürtlere Kürt olduklarını unutmaları için yapılmadık (hizmet) kalmadı!

Ama Kürtler bir türlü Kürt olduklarını unutmadılar, unutamadılar.

Kürtçe yasaklı dil oldu. Kürdistan tarihe gömüldü. Fakat Kürtler bulundukları yerden milim kıpırdamadılar:

-Vallah billah Kürt’üz!

Dünya değişti, Türklerin Kürtlerden Türk yaratma aşkı değişmedi.

Devlet Türklerin olduğundan, Kürtlere karşı uygulanan bütün politikalar Türkçe yürütüldü. Kürtler haliyle anlamadılar:

-Vallah billah biz Kürt’üz!

Son yıllarda ödenen onca bedelin ardından Türklerin bir bölümü yumuşadı. Önce Kürtlerin Kürt oldukları kabul edildi. Dillerinin de Kürtçe olduğu teslim edildi. Bunun için çaba harcayan Türklerin çabaları inkar edilemez.

Ama Kürtler için yapılacak her şeyin, ancak ve ancak Türkler tarafından hayata geçirilebileceği genel kabul gördü. Bu durum o kadar içselleşti ki, Kürtler kendi başlarına konuştuklarında güçlü koro gür sesiyle haykırdı:

-Haddinizi bilin!

Demokrasi, özgürlük, insan hakları konularında samimi olanların bile dillerindeki “lütfedici buyurganlık” varlığını korudu.

Kürtler ne zaman ortaya yeni bir kavram atıp, yeni talepler dile getirseler yılların kalın izi anında ortaya çıkıyor:

-Ama sizde çok oluyorsunuz!

En son ilan edilen “bölgesel özerklikte” de aynı şey oldu.

-Şimdi sırası mıydı?

Lütfedici buyurgan dil aynı zehirli mantık süzgecinden filtre ettiği bakış açısıyla kibarca diyor ki:

-Kürt kardeşim haddini bil lütfen!