Önceki yazılarımda laikliğin resmi tanımlarını yapmıştım. Bu tanımlara göre devletin tüm inançlara karşı aynı şekilde yaklaşması gereklidir. Bir inancı gözetip diğerinin aleyhine eylemler olmaması gerektiği gibi, o ülkedeki azınlık-çoğunluk tüm inançların yaşam özgürlüğüne de engel olunmamalı. Devletin resmi dini olmamalı laikliğe göre.
Peki, bir insan bu şekilde yaşayabilir mi? Kendisini laik bir insan olarak kabul eden bir insan nasıl bu şekilde davranacak? Herkesin öyle ya da böyle bir inancı söz konusu. Aidiyet duygusu yüzünden kendi inancından olanlara karşı öncelik tanıyacaktır.
Hayal edin. Aynı beceri ve özelliklere sahip iki insan. Biri sizin inancınızdan diğeri başka bir inançtan. Hangisini seçersiniz?
İnsan, hayatında aldığı ve alacağı kararları yaşam felsefesine ve inançlarına göre verir. Buna bakarsak insanın laik olması mümkün değildir. Bu yüzden laik olmak ve laikliği savunmak farklı iki şeydir. Devlet laik olur ama birey laik olamaz. Fakat devletin laikliği sonuna kadar savunabilir.
Belki de söylenen sözleri direkt olarak ters anlamamak gerekir. Sözlere yüzeysel bakarsak eğer, söylenen sözün doğrusunu anlamak mümkün olmaz.