2011 seçimleri tahmin ettiğim gibi sonuçlandı, bir iki puan oynamalar dışında oranlar bile düşündüğüm gibi oldu. Seçimlerin tartışmasız kazananı Ak Parti olduğu bir gerçek. CHP, MHP ve BDP kendi çaplarında başarılı oldular.
CHP, %30’luk bir oran bekliyordu ama başaramadı; ağlayan seçmenleri görünce aralarındaki bazı, çok iyimser olanların iktidar olmayı beklediklerini gördüm. Sayın Kılıçdaroğlu her ne kadar “hedefimiz tek başımıza iktidar olmak” dese de aslında kendilerinin de bu seçimde iktidar olamayacaklarını biliyorlar, buna inanıyorlardı. Onların hedefi % 30 idi ama olmadı. Zaten seçim sonrası konuşması da bunun göstergesidir. Bu açıdan baktığımızda hedeflerine ulaşamadılar ama oy oranlarını %5 arttırmaları kendi çaplarında bir başarıdır ama Ak Parti karşısında diğer partiler gibi yenilgiye uğradılar.
MHP’nin tek derdi ise baraj altında kalmamaktı. Bu yüzden de öyle çok büyük vaatler de bulunmadılar. Nitekim onlarda başardılar ve seçim barajını aştılar. Açıkçası BDP’nin olduğu bir meclis de MHP’lilerin olmaması düşünülemez sanırım?
BDP ise, zaten iktidar olmaya kafayı bozmadılar – en azından şimdilik- ama onlarda milletvekili sayılarını arttırarak kendi çaplarında başarı sağladılar.
Tutturduğum tahminlerden biri de seçim sonrası seçmenlerin konuşmaları, üslupları oldu. Referandum sonrası klişeleşmiş olan Aziz Nesin lafları yine ortalıklarda dolaşmaya başladı. Seçim sonuçlarından hoşnut olmayanlar HALK’a hakaret etmeye, onları küçük görmeye başladı; zaten hep öyle görüyorlardı ama işin kötü yanı HALK’ın parçası olan, halk olarak nitelendirilen insanların bazıları da kendilerini halktan ayrıştırıp halkı küçük görmeye başladı. Halk arasındaki bu kutuplaşmayı tehlikeli buluyorum doğrusu.
Paylaşım sitelerinden birindeki arkadaşlarımın şu sözünü asla unutamayacağım. “%50’yi böcekte alır. Mühim olan sanatçıdan, profesörden, aydınlardan oy alabilmektir.”
Halkı niteliksiz ve cahil olmakla suçlamalarından gerçekten nefret ediyorum. İşlerine gelmeyince halk salak, işlerine gelince halk akıllı. İnsanlar yıllarca halka suç atacaklarına, dönüp kendilerine bir baksalar, öz eleştiri yapsalar, nerede yanlışlık yaptıklarını görüp çağa ayak uydurarak halkın sesini bir dinleseler onlarda başarılı olacaklar ama maalesef nato mermer nato kafa. Halkı aptal ve böcek sürüsü görenlere bir lafım var. “Çağ öncesi dönemde yaşayan liderlerin yönettiği partiler asla halk tarafından iktidara getirilmezler! Bu halk sizin düşündüğünüzden ve inandığınızdan daha akıllı.”
Son olarak, yazımı bir çağrı ile sonlandırmak istiyorum. Partilere değil, liderlere oy verin. Her lidere de değil, hizmet edene oy verin; kimin size en iyi hizmeti sunacağına inanıyorsanız oyunuzu ona vermelisiniz. Köşe yazılarında partizanlığı övüp, destekleyen geri kafalılara da itibar etmemenizi tavsiye ederim. Allah’tan, bu seçim sonuçlarının vatanımıza ve milletimize hayırlı olmasını dilerim.
Yalnız bu seçim sonrası da bize gösterdi ki, demokrasiyi hala tam olarak benimseyememişiz. Yazık!