Sayın Baş yazarımın da dediği gibi,evet, geçen hafta sonu maceralı ve bir o kadar da yorucu olan iz sürme eylemini gerçekleştirdik.
Gerçi, 21.ci Yüzyılda biz kim, Yörüklerin izini sürmek kim,ama önemli değil, bir şekilde biz macera yaşadık ve zor olanı başardık mı, asıl önemli olan bu.Sevgili okurlarım,bizim baş köşe yazarımız doğayı,motorsikleti,manzarayı,gezmeyi ve farklılığı seven bir arkadaşımız.Kendisiyle zaman zaman sohbetlerimizde, gittiği yerlerden ve dağda ki güzelliklerden bahseder.Bende, birkaç defa böyle güzel anlatınca heveslendim(yazılarını takip edenler bilirler anlatım güzelliğini),dedim ki, ya bir gün beni de götür.Abi dedi,kros motorlarıyla giden grup ile biz gidemeyiz ,yani ayak uyduramayız.
Bu yüzden seninle biz ikimiz gideriz, bir motor ile gideriz, sen rahat rahat fotoğraf çekersin dedi(fotoğraf çekmeyi sevdiğimi bildiğinden).Sizce öylemi oldu, maalesef öyle olmadı her ne kadar öyle oldu demek istesem de.
Günü kararlaştırdık,biz bir gün önceden program yapacağız,nerden nasıl gideceğiz filan filan.Ne gün cumartesi gideceğiz, o yüzden Cuma günü öğleden sonra buluştuk ve sürprizzzz. Plan hazır ,5-6 kişi gidiyoruz hem de herkes ayrı motorlarla.Eeee ben, abi sana da bir tane 125 lik motor ayarladık, sende onunla.Tamam da nasıl olacak, herkes 400 lük kros motorlarıyla dedik ama ne çare, cumartesi yola koyulduk.
İşte kısaca özetleyeceğim macerada bundan sonra başlıyor.Benim motora birde heybe taktık tam bir kervan havası oldu.Hani kervanlar eskiden önde bir eşek arkada develer yol alırmış ya,bizimki de öyle oldu ama bir farkla, bizim eşek hep arkadan geldi.Kardeşim adamları yakalamak ne mümkün, hem acemisiyiz,hem yolları bilmiyoruz,hem motor onların ki gibi hızlı değil,hem de biraz hız yapsan hayati tehliken var yollar hep bozuk ve stabilize,üstelikte de bizim 125 lik eşekte bir lastik var çakılların arasında dans ederken, Nesrin Topkapı yı ve Asena yı bile solladı.
Manzara harika yollarda mükemmel ağaçlar filan var ama çekmek ve durmak ne mümkün, acelemiz var gibi bizim gezme mücadeleye dönüştü.Adamlar basıyorlar gaza resmen uçuyorlar, birde demezler mi ben varım diye yavaş gidiyorlarmış.Yakala yakalayabilirsen,ha tabi yakalıyorum onları ama ne zaman,önceden varmışlar bir yol kenarında, çardakta dinlenirken,daha varır varmaz dedikleri ilk laf abi sen devam et zaman kaybetmeyelim,ilk başlarda sorun yoktu ama yüzlerce defa aynı lafı duymaya başlayınca, tabi sıkıcı gelmeye başladı.
Sakın demeyin,madem öyle, ne işin vardı oralarda,Gündoğmuş da ki Uçan suda çay içmenin keyfi,Alabalık çiftliğinden alınan balıkların Görende terayağın da pişirilerek yenilmesi,yollarda içtiğin suların tadı,görebildiğimiz manzaralar(göremediklerimizi bilmiyoruz),çimenler üzerinde küflü peynirle yenilen barbunya konservelerin zevki,o temiz hava bütün cefayı ve yorgunluğu alıp götürüyor ve o yorgunluğa değer.
Tabi daha bitmedi,daha neler neler yaşandı ama ilginç olanda, helezonu fırlayan hocanın tamiratı teknik ekip tarafından yapıldıktan sonra devam edilmesi,akabinde aynı problemin devamı için durulmasından sonra 3.cü kez durduklarını görünce, tin tin yanlarına varıp hemen espiriyi patlattım, olmuyor ama habire duracakmıyız böyle tamirat için, beni yavaşlatıyorsunuz dedim ama bu defa fotoğraf çek diye durmuşlar.Tabi bizim delide boş durmadı ve keskin dilini çıkardı, abi dedi burada böyle şaka yapma kime ne olacağı belli olmaz dedi ve arkasından baktık benim lastik yerde,a deli dilinle mi kestin lastiği, hem de iç lastikte iki karışlık bir yırtık, dili ne kadar keskin varın siz hesap edin.Teknik ekip yine halletti tabi.
Okumaktan sıkılmayın diye her detaya girmedim kusura bakmayın, çünkü 2 günde herhalde yaklaşık 300 km yol yaptık ve artık dönüş yolunda ne avuçlarımın ağrısı,ne dizimin ağrısı,ne gerimin ağrısı,ne kollarımın ağrısı rahat vermez oldu.
Devamlı yapanlar için normal olsa da, devamlı yapmayanlar için bu zor maceraları, ben zaman zaman yaptım,Gazipaşa havaalanına bisikletle gidip gelmek ve o gün oturamamak gibi,yine Gazipaşa ya yürüyerek gitmek ve altını ıslatmış çocuklar gibi yürümek gibi,kışın denize açılıp balık avlayacağız diye sandalın pat pat motorunun direksiyon milinin kırılıp, kale burnuna çarpamayalım diye bildiğimiz bütün duaları okumak gibi,hem de gece,yine Gazipaşa da Orkinos çiftliğinde 800 tane orkinos’un arasına dalıp karşıma 500 kiloluk çıkınca korkudan dünyanın en hızlı yüzücüsü olmak gibi bir sürü olay.
Bu da onlardan birisi olarak beyin lobunda yerini aldı.Her şeye rağmen yaşamaya değerdi.Kalın Sağlıcakla..
- - - -