Ülkemizde terör, son zamanlarda kaos ortamı oluşturulan bilinmezliklere her gün bir yenisini daha eklemektedir.
Hükümet yetkililerinin Kürt sorununun mutlaka çözüleceğini söylemesi sonrasında başlatılan girişimler birçok kesim tarafından takdirle karşılanırken, sadece kan ve gözyaşı ile beslenen kesimler tarafından nedensiz bir şekilde eleştirilmektedir.
Terörün bitmesini istemeyenler için hangi açılım yaparsanız yapın, terör bitmez ve siz açılımdan yana oldukça onlar savaşmayı tercih ederler.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın ‘’açılım ancak güvenli ortamda yürütülebilir’’ sözleri hükümetin terörü bir şekilde bitireceğine dair olan kararlılığını gösteriyor.
Yalnız bu kararlıktan önce o ülkenin ayaklarının üstünde desteksiz durması gerekir. Silah gücü bakımından, istihbarat bakımından dışarıya bağlılığımız bitmediği sürece ne kadar kararlı olursak olalım çok büyük mesafeler kat edemeyiz.
Çünkü şuan örgütün elebaşlarından olan Murat Karayılan'ın 2009 yılında Londra'da yayınlanan Şarkul Avsat gazetesine verdiği demeçte TSK tarafından 2007 yılında başlatılan geniş kapsamlı operasyondan ABD ve İsrail'den gelen istihbarat bilgileri sayesinde kurtulduklarını söylemesi hala hafızalardadır.
Buda gösteriyor ki dışarıya bağımlı olduğumuz sürece terör bitmeyecektir. Dahası var ki son zamanlarda İsrail'in yüksek çıkarlarının gerektirdiği icraatlar, Türkiye'den karşılık bulmayınca İsrail, PKK ile olan ilişkilerini daha da güçlendirerek terör üzerinden icraatlarını gerçekleştirme ve Türkiye'den bir nevi intikam alma yoluna girmiştir.
İsrail’le one minut ile başlayan mavi Marmara ile daha da kötüleşen İlişkilerden sonra emekli Mossad ajanlarının kandilde çadır kurması Türkiye’nin yol haritasını belirlemesinde etkili oldu. İsrail’in PKK’ya desteği açık ve seçik ortada iken, hala bazı Kürt vatandaşlarımızın teröristlerin yaptıkları eşkıyalığın Kürt halkını korumak için olduğuna inanması akıl ötesi bir şeydir.
Sonuç olarak hükümet ustalık döneminde terörü müzakere ile değil mücadele ile bitirecek gibi görünüyor. Ama içte ve dıştaki dost görünen düşmanlarını çok iyi seçmeli ve adımlarını buna göre atmalıdır. Yoksa bir 30 yıl daha kimsenin ne harcayacak parası ne boşa gidecek zamanı, nede akacak kanı vardır.