Daha önceki bir yazım da sanal kitaplardan bahsetmiştim. E – book diye tabir edilen sanal kitapların ülkemizde de kullanılmaya başlandığını fakat kitap okuma oranının fazla olmamasından dolayı pek fazla rağbet göremeyeceğini kendimce dile getirmiştim. Zaten matbu olanını zar zor okur iken sanal olanını okuyacağımızı pek fazla sanmıyorum açıkçası. Günümüzde zaten gerçek okuyucular bir yana onlar zaten azınlıkta diğer kişiler ise kırk yılda bir kitap alır onlarda madem iyi para verdik okuyalım der ama böyle olursa zaten az para vereceklerinden dolayı gerçek okuyucu kitlesi dışındaki o kitleden azalmalar olur diye tahmin ediyorum. Asıl amaçlarımızdan biri de o gerçek okuyucu kitlesi dışındaki insanlara da kitap ya da en azından bir şeyler okutmak olduğundan bu uygulama biraz aleyhte bir durum olabilir.
Ross Dawson tam da bu konu hakkında bir değerlendirmede bulunmuş. Demiş ki ‘’ Türkiye’de gazetelerin nesli 2036 yılında tükenecek ve 2040 yılına dek 51 ülkede artık gazete basılmayacak. ‘’ Zaten çok gazete okuyan bir toplumduk ya! Olanları da kaybedeceğiz.
Günümüz gazetelerini bir inceleyin. Zaten çoğunluğu magazindi oydu buydu günlük bilgilerle dolu. Hadi en azından bir şeyler alıp okuyoruz diyerekten bir şey demedim ama eğer artık hiç gazete basılmayacak ise işte o zaman diyecek çok şey var.
Dawson gazetelerin neslinin tükenmesine yol açacak olan başlıca etkenleri ise şöyle sıralamış; - Cep telefonları ve e-okuyucuların artan performansları - Haber baskı maliyetlerinde artış - Dijital haber mekanizmalarının paraya çevrilebilirlik trendindeki yükseliş - Reklâm trendleri - Ekonomik büyüme - Medya düzenleyici yasaların düzeyi ve hükümetlerin medya desteği.
Yani bu demek oluyor ki matbu basının yerine sanal basın alacak ve bu da hazır bilginin çoğalacağını gerçek bilginin azalacağını dile getiriyor. Birçok sanal basın kuruluşu ile çalışıyorum. Birçoğu magazinsel malzemeyi ön plana çıkarıyor. Arada işi ciddiye alanlar yok mu var tabiî ki de. Bir de şuna açıklık getireyim o magazinsel malzemeyi öne çıkaranlarda işi ciddiye almıyor mu alıyor tabi ki de ama sonuç ta bir şekilde okuyucu çekilmesi lazım ve maalesef bu yollara başvuruyorlar. Onlarda haklı. Misal matbu kuruluşlara bir bakın birçoğu magazinsel malzeme ile kazanıyor. Başka bir yanda da magazinsel malzemeyi kullanmayan kuruluşlar ise fiyatlarını artırarak kendilerini geçindirmeye çalışıyorlar. Lakin internette böyle bir durum yok. Bir siteye girerken para ödemiyorsunuz. Matbu ortam da belirli bir okuyucu kitlesi bulabiliyorsunuz ama internette bunu yapmanız çok zor.
Eğer Dawson’un teorisi gerçekleşirse magazinsel malzeme çoğalır ve gerçek bilgiye verilen değerde azalır. İnsanlar günlük bilgilerle yaşar ve insanları kontrol etmesi çok kolay olur. Belki bilgiye ulaşma hızlanır ama gerçek bilgi oldukça azalır. Neyin doğru neyin yanlış olduğunu insanlar şimdiler de zor anlar iken daha ilerisinde hiçbir şekil de anlayamazlar. Tamamen popülarite meraklısı bir kitle olur çıkarlar.
Şu anda bile zar zor tanıya bildiğimiz halkımız ileri de iyicene tanılamayacak bir hal alırlar. Tamamen boş bir kitle ve bir balon misali rüzgâr nereye eserse oraya giderler. Şu anda bile insanlarımız popülarite meraklısı olduğundan ülkemizden ne olacağız diye korkar iken o zamanı düşünmek bile istemiyorum. Şu anda bile vatan sevgisi, ülke sevgisi, Atatürk sevgisi yok iken o zamanı düşünmek bile istemiyorum. Yani anlayacağız birilerin istediği olmuş olacak. Orada Türk Bayrağı olmuş olmamış bir anlam teşkil etmeyecek. Bunun hala çoğu kişi farkında değil.
Yarını düşünerek yaşamıyoruz. Hâlbuki yarına yatırım yapmaz isek yarın olmayacak bunun farkında değiliz. Geçmişten ders çıkaracağımıza aksine sanki geçmiş olmamış gibi yarını inşa etmeye çalışıyoruz. Geçmişten ders alarak geleceği inşa etmeliyiz ki ondan sonraları da gelsin.
Bu teori umarım gerçekleşmez çünkü gerçekleştiği takdirde biz denen bir şey olmayacak. Atalarımız denen bir şey olmayacak. Herkes günlük yaşayacak. Tek dertlerin bugün ne giysem ne yesem nereye gitsem? Size de tanıdık geldi bu cümleler di mi? Çünkü maalesef Dawson’un teorisini doğru kılan etmenler şu anda gerçekleşiyor. İnsanlar günlük yaşıyor lakin en azından bir avuç insan bazı değerlerini kaybetmemek için çırpınıyor işte gelecek ile şimdiki zamanın farkı bu gelecekte o bir avuç insanlar olmayacak. İşte o zamanı düşünmek istemiyorum.