Cem Yılmaz’ın da toplumuzda benimsettiği o sloganla başlamak gerekir.

 ‘’Eğitim Şart! ‘’ Belki toplumumuz üzerinde reklâmın yarattığı bir algı  da olsa da bu sloganı yaşam felsefesi ya da şirketlerinin temel değerlerine benimsetenler ayakta kalır.  

      Örneğin; bireysel eğitimden başlayalım. İlköğretim ve ortaöğretimde inceleme yaptığımızda öğrencilerimizi devlet ya da özel okullara gönderiyoruz. Bu öğrenim yetmiyor dershanelere gönderiyoruz o da yetmiyor özel ders alıyoruz. Niçin? Öğrencimiz üç beş şıkı doğru işaretlesin diye.  

     Elbette üniversite sınavı ya da lise sınavı da önemli evet ama burada bir yanlış var. Öğrenci, devlet ya da özel okula gidiyor ise niçin bir de üzerine dershaneye gidiyor? Demek ki gittiği okul eğitimi doğru veremiyor ya da öğrenciye doğru aktaramıyor. Sistem inanılmaz yanlışlar üzerine kurulmuş bunu birçok yerde yayınlanan yazılarımda dile getirdim. Peki ya çözüm dediler. Çözüm bireyin ve kurumların doğru eğitim anlayışlarına sahip olması.  

     Çoğu insan, Milli Eğitim Bakanlığı’na yüklenir. Evet, bakanlıkta biraz suç var lakin her sene inanılmaz bir rakamdan bahsediyoruz. Sınavlara giren, sınavlara hazırlanan öğrenciler bu öğrencilerin velileri. Matematiğe vurduğumuzda bu ülkenin yarısı neredeyse. Sınav sistemleri sürekli değiştiğinde bile yarattığı kaosu birçoğumuz bilir bir de sistem değiştirildiğindeki kaosu düşünmek çok ta güç değil.Sistem değiştirilmeli fakat öyle kolay bir süreç değil. Birçoğumuz, dershanelerimizin kaldırılmasından yana fakat dershaneler kaldırıldığında olaşabilecek işsiz nüfusu düşünebiliyor musunuz ? Zaten inanılmaz bir işsiz nüfusumuz var bir de bunlara onların iki katına yakın hatta daha fazla bir anda insanlar katılır.  

     İşte bu nokta da ‘’Eğitim şart! ‘’ ama nasıl sorusu sorulmalı. Önce bireysel olarak ele alalım. Hem öğrencinin hem velilerin, çok klişe bir yaklaşım ama sistemli bir çalışma içerisinde olması lazım. Öğrencinin eğitimi deriz ama eğitimi sadece Matematik, Kimya gibi dersler olarak algılarız hâlbuki sınavlara hazırlanan bir öğrenciye Kişisel Gelişim Eğitimleri de verilmeli. Hatta mümkünse bir koç bir danışman nezaretinde çalıştırılmalı. Eğer mümkün değil ise rehber öğretmenler eşliğinde sağlıklı bir çalışma yapılmalı. Çoğu rehber öğretmen ki özellikle de devlet okullarında birçok öğrenci ile muhatap olduğundan bir koç bir danışman görevi görmesi oldukça güç olduğundan sağlıklı bir çalışma tabirini kullandım. Şu anki öğrenci kitlesini karşılayan Y kuşağı ve ardından gelecek olan Z kuşağı ile çalışma oldukça zor olduğundan karşımıza çıkan sorunlar ile mücadele de zor olacaktır. Özellikle de bu durumu okullarda görmemiz oldukça olası. 

      Bu durumlarda önce ailelerin sağlıklı bir eğitim alması  ardından öğrenciye bu eğitimi aktarması beklenir. Lakin bizde yerleşmiş bir bakış açısı olarak, öğrenci okula gönderilir ve sadece veli toplantılarına gidilir hatta onlara bile gidilmez. İşte bu velilerin öğrencileri isterlerse üniversite sınavında isterlerse lise sınavında derece yapsın, o öğrenci işe girdiğinde anda inanılmaz bocalayacaktır. Biz öğrencilerimize iş hayatından yani gerçek dünyadan çoğu zaman uzakta tutuyoruz. Tabiî ki bir anda omuzlarına yük bindirin demiyoruz ama bunun nasıl uygulanması gerektiğini öğrenin ve öğretin diyoruz. Çok klişe bir yaklaşımdır bu da. Bir öğrenciyi lise sınavlarına hazırlanırken kullandığımız motive edici nokta iyi bir lise, üniversiteye hazırlanırken kullandığımız motive edici nokta iyi bir üniversite ardından iyi bir iş. Buralarda eğitimsizliğin vermiş bakış açısından dolayı ortaya çıkan sorun ise ‘’iyi ‘’ nin açılımı. Buralarda ‘’iyi’’ olarak Anadolu liselerini, fen liselerini üniversite olarak isim yapmışları halbuki meslek liseleri de önemlidir meslek yüksek okulları da. Zaten şu anda da asıl meslek ihtiyacı meslek lisesi mezunu ve meslek yüksek okul mezunu. Oluşan işsiz ordumuzdaki temel noktalardan birisi de bu.  

     Kurumsal eğitim noktasına geçer isek; birey eğer kişisel gelişiminin eğitim bakımından tamamlayamamış ise zaten bulunduğu kurumda da belirli sorunlar ile karşılaşılacaktır. Kişi; kişisel misyon, vizyon ve temel değerler çatısı altında alacağı eğitimler sayesinde var olacağı gibi bulunduğu kurumda yine aynı şekilde ayakta kalacaktır. Çünkü kurumları, kurum yapan kişilerdir.  

     Örneğin; kurumların ve özelliklede devlet kurumlarının temelinde olan Kalite Sistem Yönetimi’nin getirdiği eğitim ihtiyacı sürekli değişiyor. ISO, EFQM,6 Sigma derken kim bilir önümüzdeki zamanlarda nasıl bir ihtiyaç çıkacak karşımıza.  

     Eğitim; sürekli güncellenmesi gereken bir ihtiyaçtır. İşte bu hususu benimsediğimiz zaman hem kişisel olarak hem de bulunduğunuz kurum olarak kazanacaksınız.