Saolsun bir yayıncı ağabeyimden uzunca bir süreden sonra bana bir elektronik mektup attı. Kendisi ile Medya Akademisi’ne katıldığım zamanda tanışmıştım ve sürekli irtibat halindeydik. Uzunca bir süredir tıpkı birçok kişi gibi onunla da mektuplaşamıyordum malumunuz sınava girmiştim. Çok şükür o derdim yok artık.

 

Bir çalışma içerisindeymiş. Gençlerin ne tarz kitaplardan hoşlandığı, ne tür kitaplar çıksa piyasada çok tutulur gibi sorularıyla bana bir mektup attı. Kendisine şu cevapları verdim. Size şu bakımdan anlatma gereği duyuyorum çünkü o konuyu hala anlamadık. Şıklar arasındaki aşk macerama çıkma sebebim, sürekli yazılar yazıp çırpınmamım bir sebebi var bunu hala anlamadık. Sırf ben de değil birçok kişi birçok genç de çırpınıyor. Şu an aklıma benim gibi olan sevgili Fatih Eren geliyor o da benim gibi internette yazılar yazıyor. Sonrasında Genç Dergi var, Genç Düşünce var, Genç Bakış var. Bizler sadece bir şey için çırpınıyoruz. Düzgün bir gençlik için.

 

Bizi neden Avrupa Birliğine almıyorlar biliyor musunuz? Hıristiyan birliği vs gibi nedenlerde var ama temel sebep gençlerimiz. Dünya’nın en büyük ordularından birine sahip olmamız, NATO’nun en büyük ikinci ordusuna ve aynı zaman NATO’nun en büyük kara ordusuna sahip olmamızın bir nedeni var. Gençlerimiz. Biz gençlerimiz ile var olduk, var olacağız.

 

Dünyanın ilk günü adlı kitabı okumuşsunuzdur belki. O kitabın adını Dünyanın ilk günü konması hakikaten Dünya denen şeyin temelinin İstanbul’un fethi ile atılmış olmasıdır. İstanbul fetih edilince Rönesans ve Reform hareketleri oluştu. Bunu sağlayan da bir gençti. Fatih Sultan Mehmet.

 

Ayrıca size Türkiye Cumhuriyeti’nin en genç cumhurbaşkanına dikkat etmenizi istiyorum. O kişi üzerinde Güneş batmayan denen ülkeye kafa tuttu. Bizim şu anda hayatta al yıldızlı bayrağımız altında yaşamamızı sağladı. Peki kim di bu isim? Mustafa Kemal Atatürk.

 

Bu isimler sadece en üstekiler arada bilinmeyen birçok isim var. Birçok genç var Dünya’nın kaderini değiştiren. Hepsi de Türk’tür bunu tüm Dünya bilirken bir biz bilmeyiz. Söylemezler bize. Çünkü Türkler bir şekilde Dünya’ya hükmeder ve bunları hep gençleri sayesinde yapar. Bunun farkına varalım diyorum hep ama.

 

Bilgilenelim diyorum. Bizi cahilliğimizden vuruyorlar. Kullanıyorlar bizi diyorum ama kimse kala bile almıyor. Bakın diyorum bari Müslümansınız ayetlere uyun. İlk ayet ne der? OKU! YARATAN RABBİN ADIYLA OKU! Araştırın bakın bu ayette Kuran- ı Kerim’i oku yazıyor mu? Hayır. Bu ayette şunu demek istiyor. Yazılan her şeyi oku başta Kuran-ı Kerim’i sonra yazılan her şeyi oku. Ayrım yapmış mı ayet? Ayet açık OKU! Biz ne yapıyoruz sadece Kuran-ı Kerim’i okuyoruz. Arkadaş onu da oku ama diğer her şeyi de oku. Biz Kuran-ı Kerim’i okuyunca kendimizi avutuyoruz. Hayır yazılan her şeyi okumalıyız. Yaratan eğer inanıyor isek bizden hesap soracak. Ben sana Oku dedim sen niye okumadın diye?

 

Peki biz gençlerimize bunları anlatıyoruz, anlatıyoruz ama onlar inatla okumamaya devam ediyor işte o zaman ne yapacağız? Aslında çok zor değil. Yapacağımız iş kitle iletişim aletlerini kullanmaktır. Basit örnekler vereyim. Kurtlar Vadisi’ni seyreden birçok kişi Bozkırın Sırrı adlı kitabı aldı, Aşk-ı Memnu’yu seyreden birçok kişi Aşk-ı Memnu kitabını aldı, Issız Adam’ı seyredenler sahaflarda Çılgın Kalabalıktan Uzak kitabını aradı. Harry Potter ve Alacakaranlık serilerini hiç saymıyorum. Dünya çapında üne kavuşmalarını sağlayan yine kitle iletişim araçlarıdır.

 

Mesela size bir örnek daha. Eskiden gazete okumak lüks sayılırdı ama dizilerde, filmler de oyuncular bu olayı sıradan bir olaymış gibi gösterince gazete okumak halkımız tarafından da rağbet gördü. Dergi okumada da aynı şey oldu. Dergiler alınmazdı. Sadece bir zümre alır iken şimdi gelin görün ki bir alışkanlık oldu o da. Kitap okumaya da aynı özeni göstermeliyiz. Diziler de filmler de oyuncular kitap okumaya özen gösterse bakın ne oluyor?

 

Gençlerimiz için düşünün bir Kavak Yelleri’nin ya da Arka Sıradakiler adlı gençlik dizilerinin kitapları olsa çok satmaz mıydı sizce?  Bir de bu bizim eserimiz olsa Kavak Yelleri kaç sezondur tutulan bir gençlik dizisi ama Dawson Creek’in yurdumuz uyarlaması bizden olsaydı tamamen misal zamanında TRT’de Koçum Benim ve Yedi Numara vardı. Ne güzel diziler di ve buram buram biz kokardık. O yüzden sevdik bu dizileri bu dizilerin bir de kitapları olsaydı almaz mıydı gençlerimiz okumaz mıydı?

 

Yayınevlerine büyük iş düşüyor. Ben bunu bir türlü anlatamadım. Arkadaş bak gencim diyorum, onların arasından geliyorum sen değil ben bilirim onların zevklerini diyorum anlamıyorlar. Kitle iletişim araçları ile iç içe çalışın diyorum ama anlamıyorlar. Sonra gençler niye okumuyor? Biz kitap yazıyoruz onlar okumuyor. Önce çuvaldızı kendimize batıralım sonra başkasına demiş atalarımız bu sözü bilin en azından.

 

Başkaları gençlerimiz üzerinden getirim sağlıyor. Biz hala sessiz sağlıyoruz. Ne güzel! Ne güzel! Mustafa Kemal boşuna yazdı zaten Ey Türk Gençliği diye dimi?

 

Gençlerimizde sorun yok arkadaşlar ama sorun büyüklerimizde. Hala hatırlarım ortaokuldaki edebiyat öğretmenimi zorlana Montaigne ‘in Denemelerini okutmuştu. Yahu ortaokuldaki öğrenciye bu kitap verilir mi? Birçok arkadaşımın son okuduğu kitap bu oldu. Ortaokuldan beri düşünün o kadar sene boyunca tek bir kitap. Sorarım size bu gençler kitap okumuyor ise Harry Potterlar nasıl satılıyor? Sen mi alıyorsun? Hayır. Demek ki neymiş bu gençlik kitap okuyor ama iş onlara kulak vermekte. Senin istediğini okumuyor o kendi istediğini okuyor. Senin aldığın kıyafeti giyiyor mu? Hayır. Kitapta da aynı olay geçerli ki giydiği kıyafetten daha çok okuduğu kitap önemlidir. Başta çok saçma kitapları okuyabilir ama böyle böyle okumanın zevkini alacak ve diğer kitaplara geçecek.

 

Bakın diyorum. Bizim kültürümüz çok köklü ve bir anda bu köklü kültürü anlamalarını bekleyemezsiniz. Yavaş yavaş. Nasıl bir anda yürümeyi öğrenemezsiniz başta emeklersiniz daha sonra yürürsünüz bu olayda aynı.

 

Biz böyle yapmaya devam edersek. Gençlerimiz bizden kopmaya başlayacak. Cahil bir gençlik yetişiyor ve bunun sorumlusu gençler değil büyüklerimiz. Bunun farkına varalım. En fazla 30 sene ya da daha az bir süre içerisinde o bayrak orada dalgalansa da içindekiler o bayrak için orada olmayacak. Allah korusun daha sonrasında ise o bayrak orada olmayacak. Bunun farkına varın artık!