Birçok kez sömürgeciliğe değindim. Emperyalizmden bahsettim. Sömürgecilikten, mandacılıktan bahsettim ama bu sefer karşılaştığım manzara hakikaten çok ilginç.

 

Biz hep sömürülmeyi dış kaynaklı olarak görürüz. Büyük bir çoğunluklada öyledir ama bu sefer dış kaynaklı değil tamamen kendimizi bilinçsizce nasıl sömürdüğümüze tanık oldum.

Bilirsiniz televizyonlarda Anadolu’yu anlatan programlar vardır. Anadolu’daki gizli saklı kalmış yerlere giderler yöresel yemekleri, oyunları, evleri kısacası yöresel şeyleri tanıtırlar. Neredeyse her kanalda vardır bu programlardan. Önceden sadece TRT’de gezelim görelim vardı ama artık neredeyse her kanalda var.

 

Rize’yi bilirsiniz özellikle de Ayder’i. Ayder sayesinde bir kişi Rize’yi öğrenmiştir. Hâlbuki Rize sadece Ayder’den oluşmuyor. Dünyaca ünlü çay fabrikaları bile vardır Rize’de. Dünyaca ünlüdür aslında ama biz her zamanki gibi kıymet bilmeyiz. Neyse. Rize'nin Pazar ilçesinde  Meleskür Köyü diye bir yer var. Bu köyde yaşanan olay hakikaten çok ilginç. Bilirsiniz bizim halkımız misafir severdir özelliklede köylülerimiz daha da misafir severdir. Elinde bir şey olmasa bile gider komşusundan alır gelir misafire ikram eder. Kendi akşam aç kalsa bile misafirini evden tok göndermeye çalışır. Bizim insanımız böyledir. Ama zamanla bu anlayış bozuldu. Anca çok nadir karşılaşıyoruz bu insanlarla. Bu köyümüzde o az rastlanan yerlerden bir yer.

 

Bahsettiğim o programlardan 4 tanesi aynı anda bu köye gidiyorlar. Gittikleri yetmiyormuş gibi köylülerimizi de perişan ediyorlar. 12 saat horon teptiriyorlar ve 2 kişi fenalaşarak hastaneye kaldırılıyor. Bunlarda yetmiyormuş gibi tüm gün köylülerimize gözleme yaptırıp, çay toplatmışlar.  Çay toplarken de karşılaştıkları bir manzara var. Bu programlar köylülerimizden çay toplamalarını istemişler. Onlarda kabul etmişler ama 4 tane program olunca ve hepsi de ayrı ayrı olunca köylülerimiz olmayan ürünün yarısını topladıklarını fark ediyorlar. İşte bu iyi niyeti suiistimal etmektir. Şimdi bu insanlar ne yiyecek, ne içecek? Rizelilerin birçoğunun çay ile geçindiklerini bilmeyen yoktur. Şimdi bu köylülerimiz bir sene boyunca ne yapacaklar? İşte bu kendi kendimizi sömürmektir. Programı yapanlar elbet maaşlarını alacaklar. Zaten şehirde gayet rahat yaşıyorlar ama bu köylülerimiz öyle mi? Tarladaki ürüne göre bir sene çok kazanırlar bir sene az. Bazen hiç kazanmadıkları olur. Şimdi siz gittiniz onların elinde avucunda ne varsa bir program uğruna aldınız. Şimdi yakıştı mı bu? Anadolu’yu tanıtmak uğruna Anadolu’yu perişan ettiniz.

 

Bir de saçma sapan sorular sorarlar. Köyün muhtarı Hasan Sahircan ‘ın feryatlarını okuyarak bu yazıyı yazdım fakat şu sözlerini paylaşmak istedim. ‘’ 'Teyzecim hiç aşık oldun mu?', 'Beyamcacım maşallah bizden
daha gençsin.' derken, hepsini elden ayaktan düşürdüler. Hala daha da
utanmadan soruyorlar 'Şimdiki gençler süpürge yapmaya meraklı değiller
galiba?' diye. Süpürgecilik mi kaldı yahu? Sene olmuş 2010, daha ne
süpürgeciliği anlatsın sana bu adam?" ‘’

 

Bana gelen bir elektronik mektup da Hasan Bey’in feryatları var lakin yukarıdaki sözleri paylaşmamım sebebi şu; bizim köylümüzde insan onlarda aşık oldu tabi ki de böyle saçma sapan işler yapmayın. Siz residence larda oturuyor olabilirsiniz onlar cumbalı evlerde oturuyor olabilir ama hepimiz insanınız. Hepimiz aşık oluruz, ağlarız, güleriz bunun şehirlilerin sahip olduğu bir şey zannetmeyin.

 

Bu programcılar seneye gitse yine köylülerimiz onlara misafir severliklerini göstereceklerdir.  

Lakin programcı arkadaşların yaptığı bu davranış çok yanlıştır. Hem köyü sömürmeleri hem de yukarda anlattığım gibi rencide etmeleri. Atatürk ‘’Köylü milletin efendisidir ‘’ diyor ama siz neler yapıyorsunuz? O insanlar sayesinde siz residencelarda oturuyorsunuz. Onlar sayesinde sizler şehirlisiniz. Onlar olmasa açtık. Onlar olmasa her sabah çayınızı bile içemeyeceksiniz ama gelin görün ki onlara yaptığınıza bakın.

 

Bu manzara işte kendi kendimizi sömürmektir. Sürekli yabancıların bizim üzerimizdeki sömürgelerini yazdım, anlattım durdum ama hiçbir zaman kendimizi sömüreceğimizi yazacağımı düşünemezdim. Biz ne diye uğraşıyoruz yok Amerika böyle şu böyle bu böyle ilk önce kendimizi düzeltelim. İçerdeki sömürgeleşmeyi düzeltelim ondan sonra dışarıdakilerin emellerini sorgulayalım.